Öğrenmeyi Öğret(me)mek Yazar: Çocuk Gelişimi ve Eğitim Uzmanı Benal Saraçoğlu Yardımcı -
Tahmini Okuma Süresi: 1 Dakika 16 Saniye Hayata tutunmanın ilk aşaması olan döllenmeden itibaren, beyin gelişimi büyük bir hızla yapılanmakta ve doğumla birlikte bireyin dünyaya adapte olmasını sağlayan ÖĞRENME süreci içgüdüsel olarak tetiklenmektedir. Öğrenme, dışsal ve içsel uyaranların duyu yolları ile algılanarak işlemlenmesini ve bilgi, beceri, davranış olarak ortaya çıkmasını sağlayan en karmaşık ve eşsiz süreçtir. Erken çocukluk döneminde bu hız baş döndürücü seviyelerde olduğundan, çocuğun doğru şekilde desteklenmesi ailenin en önemli sorumluluklarından biridir.
Çocukların öğrenme sürecini desteklemek isterken yapılan en büyük hatalardan biri, her çocukta doğal olarak açığa çıkan merak ve keşif güdülerinin baskılanmasıdır. Yani çocuğun duyuları ile algıladığı uyaranları keşfetmesine fırsat vermeden öğretmeye çalışmak veya tamamen uzak tutmak öğrenmeye olan ilgiyi azaltmaktadır. Anne babaların “öğretmen” rolü ile didaktik yaklaşımlarda bulunması, sürekli çocuğu sınav yapar gibi “bu ne, bu ne renk, sayı say, kaç tane?….” gibi sorular ile oyunlarını engellemesi çocuklarda kaçınma ve tepki davranışlarına sebep olur. Öğrenmeye karşı oluşturulan bu negatif algı da maalesef genellenerek çocuğun ileriki yaşlarına da etki edebilir.
Öyleyse, anne baba olarak çocuklarımızın öğrenme süreçlerini nasıl destekleyebiliriz?
- Öğrenmenin içgüdüsel sürecine saygı duymak ilk koşulumuz olmalı.
- Çocuğun ilgi alanı ve gelişim düzeyine uygun deneyimler yaşamasına fırsat vermek ve bu süreçte çocuğun öğretmeni gibi değil en güvendiği kişiler olan ebeveynleri olarak yanında yer almak.
- Çocuğun çevresini temas edebileceği nesneler ve deneyim sağlayabileceği etkinlikler ile donatmak.
- Çocuğun bedeni ve çevresi üzerindeki hakimiyetini geliştirici deneyimleri yaşamasına olanak sağlayan (kavrama,tutma,çekme,atma,atlama,zıplama,tırmanma,dokunma,dinleme,görme, alet kullanma, vb… ) fırsatlar yaratmak.
- Keşif sürecinde olan çocuğunuzun yanında olarak ihtiyaç duyduğunda yol gösterici olmak. Onun adına onun yerine yaparak değil, gerçekten gerektiğinde yardımcı olmak.
- Merak duygusunu harekete geçirici davranış ve düzenlemelerde bulunmak.
- Doğrudan öğretmek yerine model olmak. Çünkü çocuklarımız söylediklerimizden ziyade yaptıklarımızla daha çok ilgilenirler.
- Yeni bilgiler ve beceriler öğrenmenin anne baba için de zevkli bir süreç olduğunu yansıtmak.
- Öğrenme ile ders arasında bir eşleştirme yapmamak ve çocuklarımıza böyle bir beklenti hissettirmemek.
- Çocuğumuzun gelişimsel düzeyinin üstünde veya altında deneyimler yaşatmamak. Başarı duygusu yaşamasına olanak sağlayan etkinliklerden başlayarak aşamalı olarak seviyeyi yükseltmek.
- Öğrenme sürecinin ivmesi olan “tekrar denemek” konusunda cesaretlendirici olarak başarısızlık algısını destekleyen vazgeçme davranışlarını dengelemek.
Özetle, uygun koşullar ile buluşturulduğunda ve öğrenme güdüsü baskılanmadığında, her çocuk öğrenebilir. Tıpkı hepimiz gibi. Her zaman ve her yerde.
İlk Yayın Tarihi: 29 Mayıs 2016 @ 15:16
Hayata tutunmanın ilk aşaması olan döllenmeden itibaren, beyin gelişimi büyük bir hızla yapılanmakta ve doğumla birlikte bireyin dünyaya adapte olmasını sağlayan ÖĞRENME süreci içgüdüsel olarak tetiklenmektedir. Öğrenme, dışsal ve içsel uyaranların duyu yolları ile algılanarak işlemlenmesini ve bilgi, beceri, davranış olarak ortaya çıkmasını sağlayan en karmaşık ve eşsiz süreçtir. Erken çocukluk döneminde bu hız baş döndürücü seviyelerde olduğundan, çocuğun doğru şekilde desteklenmesi ailenin en önemli sorumluluklarından biridir.
Çocukların öğrenme sürecini desteklemek isterken yapılan en büyük hatalardan biri, her çocukta doğal olarak açığa çıkan merak ve keşif güdülerinin baskılanmasıdır. Yani çocuğun duyuları ile algıladığı uyaranları keşfetmesine fırsat vermeden öğretmeye çalışmak veya tamamen uzak tutmak öğrenmeye olan ilgiyi azaltmaktadır. Anne babaların “öğretmen” rolü ile didaktik yaklaşımlarda bulunması, sürekli çocuğu sınav yapar gibi “bu ne, bu ne renk, sayı say, kaç tane?….” gibi sorular ile oyunlarını engellemesi çocuklarda kaçınma ve tepki davranışlarına sebep olur. Öğrenmeye karşı oluşturulan bu negatif algı da maalesef genellenerek çocuğun ileriki yaşlarına da etki edebilir.
Öyleyse, anne baba olarak çocuklarımızın öğrenme süreçlerini nasıl destekleyebiliriz?
- Öğrenmenin içgüdüsel sürecine saygı duymak ilk koşulumuz olmalı.
- Çocuğun ilgi alanı ve gelişim düzeyine uygun deneyimler yaşamasına fırsat vermek ve bu süreçte çocuğun öğretmeni gibi değil en güvendiği kişiler olan ebeveynleri olarak yanında yer almak.
- Çocuğun çevresini temas edebileceği nesneler ve deneyim sağlayabileceği etkinlikler ile donatmak.
- Çocuğun bedeni ve çevresi üzerindeki hakimiyetini geliştirici deneyimleri yaşamasına olanak sağlayan (kavrama,tutma,çekme,atma,atlama,zıplama,tırmanma,dokunma,dinleme,görme, alet kullanma, vb… ) fırsatlar yaratmak.
- Keşif sürecinde olan çocuğunuzun yanında olarak ihtiyaç duyduğunda yol gösterici olmak. Onun adına onun yerine yaparak değil, gerçekten gerektiğinde yardımcı olmak.
- Merak duygusunu harekete geçirici davranış ve düzenlemelerde bulunmak.
- Doğrudan öğretmek yerine model olmak. Çünkü çocuklarımız söylediklerimizden ziyade yaptıklarımızla daha çok ilgilenirler.
- Yeni bilgiler ve beceriler öğrenmenin anne baba için de zevkli bir süreç olduğunu yansıtmak.
- Öğrenme ile ders arasında bir eşleştirme yapmamak ve çocuklarımıza böyle bir beklenti hissettirmemek.
- Çocuğumuzun gelişimsel düzeyinin üstünde veya altında deneyimler yaşatmamak. Başarı duygusu yaşamasına olanak sağlayan etkinliklerden başlayarak aşamalı olarak seviyeyi yükseltmek.
- Öğrenme sürecinin ivmesi olan “tekrar denemek” konusunda cesaretlendirici olarak başarısızlık algısını destekleyen vazgeçme davranışlarını dengelemek.
Özetle, uygun koşullar ile buluşturulduğunda ve öğrenme güdüsü baskılanmadığında, her çocuk öğrenebilir. Tıpkı hepimiz gibi. Her zaman ve her yerde.
İlk Yayın Tarihi: 29 Mayıs 2016 @ 15:16