Postpartum Depresyon: Cennet Kokusu Beklerken Hayatınızı Cehenneme Çevirebilir Yazar: Uzman Psikolog Sezen Erem -
Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakika 50 Saniye …Sayfa 2
Her kadın az ya da çok yaşar bu sürecin sancısını, böyle büyük bir sorumluluğu, hayatının bir daha asla eskisi gibi olmayacak olmasının şaşkınlığını, geçmiş hayatı ile vedalaşmayı, yeni yaşama ve bir “yabancı”yla iç içe yaşamanın zorluğunu her kadın az veya çok yaşar. Annelik hüznü, lohusalık, al basması gibi birçok tabirle gündelik yaşamımızda da karşılaşırız. Mesela daha tecrübeli kadınlar bilirler loğusa annenin ne yaşayacağını, nelerde zorlanacağını, destek olurlar, yalnız bırakmazlar mesela lohusanın 40 gün yanında hep biri bulunur.
Bazen de yeterli olmaz bu çabalar, veya yeterli destek verecek insan yoktur yeni annenin çevresinde, hamilelik süreci zor geçmiştir, evliliğinde sıkıntıları vardır, geçmiş yaşam öyküsü, yaşanan eski acıların ayak izleri, burada sayamadığımız daha yüzlerce neden annelik hüznünü atlatmasına izin vermez yeni annenin. Atlatamadığı gibi giderek artmaktadır yaşadığı hüzün, sürekli ağlamakta, sürekli bunalmaktadır, giderek öfkeye dönüşür, kendine, hayata, eşine ve hatta yeni doğmuş bebeğine öfkelenir. Sonra bu kadar küçük ve masum bir canlıya öfkelendiği için kendine döner yeniden öfkesi, kesif bir suçluluk hisseder. Bu tabloya elbette yetersizlik duyguları, anneliği beceremedim, çocuğuma iyi bakamadımlar eşlik eder. Bazen aşırı durumlarda bebeğin ölmesini, gitmesini ister bazen de bebeğine bir şey olacak diye aşırı endişelidir. Elif Şafak’ın kitabında anlattığı gibi sütü siyah akar annenin adeta… O anlatılan, hatta anlatılamaz ancak yaşayan bilir hazzını denilen annelik artık bir eziyete dönüşmüştür bu siyah sütle birlikte…
Bebekle ilgili bu karmaşık duyguların yanında, bebeğe bakmakta güçlük, günlük işlerini bile yapamama, uyku ve iştahta bozukluk, genel olarak üzgün ve çökkün duygudurumu gibi depresyon belirtileri de tabloya eklenir. Bu tablonun en acı verici ve riskli yanı ise annenin kendisine ve bebeğine zarar verme düşünceleridir. Bu düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi zaten felakettir ama gerçekleşmese bile bunlarla yaşamak zorunda kalmak cehennemi yaşatır cennet kokusunu almayı beklerken.
…Sayfa 2
Her kadın az ya da çok yaşar bu sürecin sancısını, böyle büyük bir sorumluluğu, hayatının bir daha asla eskisi gibi olmayacak olmasının şaşkınlığını, geçmiş hayatı ile vedalaşmayı, yeni yaşama ve bir “yabancı”yla iç içe yaşamanın zorluğunu her kadın az veya çok yaşar. Annelik hüznü, lohusalık, al basması gibi birçok tabirle gündelik yaşamımızda da karşılaşırız. Mesela daha tecrübeli kadınlar bilirler loğusa annenin ne yaşayacağını, nelerde zorlanacağını, destek olurlar, yalnız bırakmazlar mesela lohusanın 40 gün yanında hep biri bulunur.
Bazen de yeterli olmaz bu çabalar, veya yeterli destek verecek insan yoktur yeni annenin çevresinde, hamilelik süreci zor geçmiştir, evliliğinde sıkıntıları vardır, geçmiş yaşam öyküsü, yaşanan eski acıların ayak izleri, burada sayamadığımız daha yüzlerce neden annelik hüznünü atlatmasına izin vermez yeni annenin. Atlatamadığı gibi giderek artmaktadır yaşadığı hüzün, sürekli ağlamakta, sürekli bunalmaktadır, giderek öfkeye dönüşür, kendine, hayata, eşine ve hatta yeni doğmuş bebeğine öfkelenir. Sonra bu kadar küçük ve masum bir canlıya öfkelendiği için kendine döner yeniden öfkesi, kesif bir suçluluk hisseder. Bu tabloya elbette yetersizlik duyguları, anneliği beceremedim, çocuğuma iyi bakamadımlar eşlik eder. Bazen aşırı durumlarda bebeğin ölmesini, gitmesini ister bazen de bebeğine bir şey olacak diye aşırı endişelidir. Elif Şafak’ın kitabında anlattığı gibi sütü siyah akar annenin adeta… O anlatılan, hatta anlatılamaz ancak yaşayan bilir hazzını denilen annelik artık bir eziyete dönüşmüştür bu siyah sütle birlikte…
Bebekle ilgili bu karmaşık duyguların yanında, bebeğe bakmakta güçlük, günlük işlerini bile yapamama, uyku ve iştahta bozukluk, genel olarak üzgün ve çökkün duygudurumu gibi depresyon belirtileri de tabloya eklenir. Bu tablonun en acı verici ve riskli yanı ise annenin kendisine ve bebeğine zarar verme düşünceleridir. Bu düşüncelerin gerçeğe dönüşmesi zaten felakettir ama gerçekleşmese bile bunlarla yaşamak zorunda kalmak cehennemi yaşatır cennet kokusunu almayı beklerken.