Hayallerim, Oğlum Ve Ben Yazar: Çocuk Glş. Uzm. ve Aile Dnş. Emine Ergün -
Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakika 56 Saniye Hayatta en büyük dileğim anne olmaktı. Hatta bunun için evlendim bile diyebilirim. Hep kendi kendime hayaller kurardım. Bebeğimi en yeni en modern yöntemlerle büyüteceğim. Büyüdükçe onunla arkadaş gibi olacağız. İlk kelimesini duymak, ilk adımı görmek beni ne kadar da çok mutlu edecek diye sürüp giderdi hayallerim.
Hamile olduğumu öğrendiğimde artık bunlar hayalin ötesine geçmeye başladı benim için. İlk ultrason görüntüsü, cinsiyet öğrenme, doğuma hazırlık derken o mucize gün geldi çattı. Bebeğimi kucağıma aldığım anda ki duygularımı anlatamaya sahip olduğum kelime haznesi yetmezdi sanırım. Tüm sevdiklerim yanımdaydı. Herkes bizi tebrik etmeye ve küçük prensimizi görmeye geliyordu.
İki gün hastanede kaldıktan sonra eve döndük. Emzirme sıkıntısı, uykusuz geceler, ağlama nöbetleri derken yaklaşık 9 ayı tamamladık.
Bebeğimi çok seviyor ve anne olduğum için büyük bir mutluluk yaşıyordum. Ama sanki yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bebeğimin ağlamaları henüz bitmemişti. Onunla benzer dönemde doğan diğer bebeklere baktığımda sanki arada bazı farklılıklar vardı.
Bunu eşimle paylaştığımda bana “Sen onu çok inceliyorsun, çocuğun bir şeyi yok bebek işte ağlayacak tabii” diyordu. Çocuk doktorumuza her gittiğimde ona da bu gözlemlerimi aktarıyordum. O da bana “Boyu kilosu iyi, endişe etme bazı bebekler daha içine kapanıktır, büyüyünce geçer.” diyordu. Bunları duyunca biraz rahatlasam da yine de içimi kemiren bir kurt vardı.
Oğlumun ilk yaş günü gelip çattığında iki hafta öncesinden hazırlıklara başladık. Evi süsledik, pasta siparişi verdik, doğum gününe gelecek misafirlere o güne dair anı olsun diye hediyeler bile hazırladık.
Her şey çok güzeldi. Misafirlerimizin bir bir geldiler. En yakınlarımız arkadaşlarım hepsi geldiler. O gün benim en mutlu günüm olması gerekirken ben bir ara bir odaya kapanıp ağlamaya başladım. Beni salonda göremeyen eşim yanıma geldi ve “Misafirlere ayıp oluyor, ne oldu neden ağlıyorsun?” diye çıkıştı bana. Onun bu çıkışması tuz biber oldu acıma ve ben de ona çıkıştım.
“Sana söylemiştim bizim oğlumuzda bir şeyler var diye, bir Nurten’in oğluna bak bir de bizim oğlumuza” diyerek hem ağlıyor hem de bağırıyordum.
Eşim bana sarıldı beni sakinleştirmeye çalıştı. “Tamam sakin ol, yarın başka bir doktora gider sorarız” dedi.
Misafirlerin yanına döndüm, bir şey belli etmemeye çalışıyordum ama hem üzgün hem de kaygılıydım. Doğum gününü bitirdik ve misafirlerimizi yolcu ettik. Oğlumu da uyuttuktan sonra bilgisayarın başına geçtik. Konusunda iyi bir uzman, doktor, hastane ne olursa araştırmaya başladık. Forumlara girdik yorumları okuduk. Bazı yorumlarda anne babanın anlattığı davranışlar bizim oğlumuza da çok uyuyordu ama ne ben ne eşim yorum yapmadan sadece okuduk.
Üç gün sonrası için alanında uzman bir doktordan randevu aldık ve gittik. Sağ olsun bizimle çok ilgilendi, bize bazı sorular sordu, oğlumuz ile oyun oynadı. Sorduğu sorulara cevap verirken bir taraftan da şaşırıyorduk eşimle.
Oğlumun yapmakta zorlandığı ne varsa onları soruyordu sanki. “Yüzünüze uzun uzun bakıyor mu, aynadaki görüntüsüne bakıyor mu, ismini söyleyince dönüp tepki gösteriyor mu, ses ya da hece çıkarıyor mu? gibi… Asıl endişe verici olan biz bu sorulara hep “Hayır” cevabı veriyorduk.
İlk Yayın Tarihi: 19 Kasım 2015 @ 20:30
Hayatta en büyük dileğim anne olmaktı. Hatta bunun için evlendim bile diyebilirim. Hep kendi kendime hayaller kurardım. Bebeğimi en yeni en modern yöntemlerle büyüteceğim. Büyüdükçe onunla arkadaş gibi olacağız. İlk kelimesini duymak, ilk adımı görmek beni ne kadar da çok mutlu edecek diye sürüp giderdi hayallerim.
Hamile olduğumu öğrendiğimde artık bunlar hayalin ötesine geçmeye başladı benim için. İlk ultrason görüntüsü, cinsiyet öğrenme, doğuma hazırlık derken o mucize gün geldi çattı. Bebeğimi kucağıma aldığım anda ki duygularımı anlatamaya sahip olduğum kelime haznesi yetmezdi sanırım. Tüm sevdiklerim yanımdaydı. Herkes bizi tebrik etmeye ve küçük prensimizi görmeye geliyordu.
İki gün hastanede kaldıktan sonra eve döndük. Emzirme sıkıntısı, uykusuz geceler, ağlama nöbetleri derken yaklaşık 9 ayı tamamladık.
Bebeğimi çok seviyor ve anne olduğum için büyük bir mutluluk yaşıyordum. Ama sanki yolunda gitmeyen bir şeyler vardı. Bebeğimin ağlamaları henüz bitmemişti. Onunla benzer dönemde doğan diğer bebeklere baktığımda sanki arada bazı farklılıklar vardı.
Bunu eşimle paylaştığımda bana “Sen onu çok inceliyorsun, çocuğun bir şeyi yok bebek işte ağlayacak tabii” diyordu. Çocuk doktorumuza her gittiğimde ona da bu gözlemlerimi aktarıyordum. O da bana “Boyu kilosu iyi, endişe etme bazı bebekler daha içine kapanıktır, büyüyünce geçer.” diyordu. Bunları duyunca biraz rahatlasam da yine de içimi kemiren bir kurt vardı.
Oğlumun ilk yaş günü gelip çattığında iki hafta öncesinden hazırlıklara başladık. Evi süsledik, pasta siparişi verdik, doğum gününe gelecek misafirlere o güne dair anı olsun diye hediyeler bile hazırladık.
Her şey çok güzeldi. Misafirlerimizin bir bir geldiler. En yakınlarımız arkadaşlarım hepsi geldiler. O gün benim en mutlu günüm olması gerekirken ben bir ara bir odaya kapanıp ağlamaya başladım. Beni salonda göremeyen eşim yanıma geldi ve “Misafirlere ayıp oluyor, ne oldu neden ağlıyorsun?” diye çıkıştı bana. Onun bu çıkışması tuz biber oldu acıma ve ben de ona çıkıştım.
“Sana söylemiştim bizim oğlumuzda bir şeyler var diye, bir Nurten’in oğluna bak bir de bizim oğlumuza” diyerek hem ağlıyor hem de bağırıyordum.
Eşim bana sarıldı beni sakinleştirmeye çalıştı. “Tamam sakin ol, yarın başka bir doktora gider sorarız” dedi.
Misafirlerin yanına döndüm, bir şey belli etmemeye çalışıyordum ama hem üzgün hem de kaygılıydım. Doğum gününü bitirdik ve misafirlerimizi yolcu ettik. Oğlumu da uyuttuktan sonra bilgisayarın başına geçtik. Konusunda iyi bir uzman, doktor, hastane ne olursa araştırmaya başladık. Forumlara girdik yorumları okuduk. Bazı yorumlarda anne babanın anlattığı davranışlar bizim oğlumuza da çok uyuyordu ama ne ben ne eşim yorum yapmadan sadece okuduk.
Üç gün sonrası için alanında uzman bir doktordan randevu aldık ve gittik. Sağ olsun bizimle çok ilgilendi, bize bazı sorular sordu, oğlumuz ile oyun oynadı. Sorduğu sorulara cevap verirken bir taraftan da şaşırıyorduk eşimle.
Oğlumun yapmakta zorlandığı ne varsa onları soruyordu sanki. “Yüzünüze uzun uzun bakıyor mu, aynadaki görüntüsüne bakıyor mu, ismini söyleyince dönüp tepki gösteriyor mu, ses ya da hece çıkarıyor mu? gibi… Asıl endişe verici olan biz bu sorulara hep “Hayır” cevabı veriyorduk.
İlk Yayın Tarihi: 19 Kasım 2015 @ 20:30
Yazar: Çocuk Glş. Uzm. ve Aile Dnş. Emine Ergün
Çocuk Gelişimi Uzmanı, Aile Danışmanı | Ayrıntılı Biyografik Bilgi için Tıklayınız!