Hayallerim, Oğlum Ve Ben Yazar: Çocuk Glş. Uzm. ve Aile Dnş. Emine Ergün -
Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakika 56 Saniye Tüm bu sorular ve değerlendirmeler sonunda bize en son ve vurucu soruyu sordu “Otizm diye bir rahatsızlık duydunuz mu?”
O an ben de eşim de adeta buz kestik. Sanki zaman durmuştu. Hamilelik ve doğum sonrası süreç, yaşadıklarım, gözlemlerim, endişelerim hepsi bir anda ve saniyeler içinde gözümün önünden geçti. Kızdım, sinirlendim, öfkelendim şok geçirdim. Yutkunup derin bir nefes aldıktan sonra “Evet” diye titrek bir sesle cevap verdim. Evet, otizm diye bir şey duymuştuk. O üç gün önce forumlardaki yorumlarda anne babaların yazdığı ama bizim oğlumuza konduramadığımız şey otizmdi.
Doktorumuz bize otizmli çocukların gelişim özelliklerini, neler yapıp yapamadıklarını anlattı. Anlattığı bazı şeyleri sadece duydum, çok azını dinledim diyebilirim. Bir çoğu benim için sesler bütününden farklı değildi.
Erken tanının öneminden bahsetti, özel eğitim dedi, konuşma terapisi dedi. O güne kadar duymadığımız birçok kavramdan bahsetti.
Oradan çıktık ve arabamıza bindik. Yol boyunca eşimle birbirimizle hiç konuşmadık. Ama her birimizin kafasında bir konuşma balonu olsa neler neler diyorduk aslında. Eşimin yüzündeki mahcubiyet ve suçluluk duygusu gözümden kaçmadı. Ben ona aylar önce söylemiştim çünkü, yolunda olmayan bir şeyler var demiştim, o da bana çok abartıyorsun demişti. O suçluluk duygusu ile eve gidince de hep gözlerini kaçırdı benden. O gece hepimiz için çok zor bir geceydi. Bütün gece uyumadım. Hep düşündüm. Düşünürken ağladım, isyan ettim, öfkelendim, kendime de kızdım, etrafımdakilere de…
Sabaha kadar sürdü bu mücadelem. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte artık gözlerim şiş ve mor bir hale yüzümü yıkamaya gittiğimde aynadaki görüntüme baktım. Bu halde mi oğluma yardımcı olacaktım? Bu halde mi onu diğer çocukların seviyesine getirecektim? Daha çok ağladım, hırslandım. Ağlama sesimi duyan eşim yanıma geldi, bana sımsıkı sarıldı. “Özür dilerim sen haklıymışsın” diyerek daha da sarıldı bana. Beraber ağlamaya başladık. Dünkü sessizlik yerini büyük bir gürültüye bırakmıştı. İçimizdeki fırtına dışarı çıktı. Onu da yaktı, beni de yaktı…
Biraz sakinleşince oturup konuşmaya başladık. Ne yapmalıydık, nereden başlamalıydık? Yapılacak çok iş, gidilecek çok yer vardı.
O sabahtan sonra hayat benim ve oğlum için yeniden başladı. Uzun süren özel eğitim süreci, özel dersler, konuşma terapisi, duyusal entegrasyon derken o kadar çok kişi ve yer tanıdım ki.
Şimdi mi… Şimdi oğlum 4 yaşında. Hala yaşıtları ile arasında bazı farklar var. Onun için planladığım birçok şeyi hala hayata geçiremedim belki ama ona ikinci bir hayat verdim.
Bu öykü Çocuk Gelişim Uzmanı Emine Ergün’ün Anne Çocuk Öyküleri kitabından alıntıdır.
İlk Yayın Tarihi: 19 Kasım 2015 @ 20:30
Tüm bu sorular ve değerlendirmeler sonunda bize en son ve vurucu soruyu sordu “Otizm diye bir rahatsızlık duydunuz mu?”
O an ben de eşim de adeta buz kestik. Sanki zaman durmuştu. Hamilelik ve doğum sonrası süreç, yaşadıklarım, gözlemlerim, endişelerim hepsi bir anda ve saniyeler içinde gözümün önünden geçti. Kızdım, sinirlendim, öfkelendim şok geçirdim. Yutkunup derin bir nefes aldıktan sonra “Evet” diye titrek bir sesle cevap verdim. Evet, otizm diye bir şey duymuştuk. O üç gün önce forumlardaki yorumlarda anne babaların yazdığı ama bizim oğlumuza konduramadığımız şey otizmdi.
Doktorumuz bize otizmli çocukların gelişim özelliklerini, neler yapıp yapamadıklarını anlattı. Anlattığı bazı şeyleri sadece duydum, çok azını dinledim diyebilirim. Bir çoğu benim için sesler bütününden farklı değildi.
Erken tanının öneminden bahsetti, özel eğitim dedi, konuşma terapisi dedi. O güne kadar duymadığımız birçok kavramdan bahsetti.
Oradan çıktık ve arabamıza bindik. Yol boyunca eşimle birbirimizle hiç konuşmadık. Ama her birimizin kafasında bir konuşma balonu olsa neler neler diyorduk aslında. Eşimin yüzündeki mahcubiyet ve suçluluk duygusu gözümden kaçmadı. Ben ona aylar önce söylemiştim çünkü, yolunda olmayan bir şeyler var demiştim, o da bana çok abartıyorsun demişti. O suçluluk duygusu ile eve gidince de hep gözlerini kaçırdı benden. O gece hepimiz için çok zor bir geceydi. Bütün gece uyumadım. Hep düşündüm. Düşünürken ağladım, isyan ettim, öfkelendim, kendime de kızdım, etrafımdakilere de…
Sabaha kadar sürdü bu mücadelem. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte artık gözlerim şiş ve mor bir hale yüzümü yıkamaya gittiğimde aynadaki görüntüme baktım. Bu halde mi oğluma yardımcı olacaktım? Bu halde mi onu diğer çocukların seviyesine getirecektim? Daha çok ağladım, hırslandım. Ağlama sesimi duyan eşim yanıma geldi, bana sımsıkı sarıldı. “Özür dilerim sen haklıymışsın” diyerek daha da sarıldı bana. Beraber ağlamaya başladık. Dünkü sessizlik yerini büyük bir gürültüye bırakmıştı. İçimizdeki fırtına dışarı çıktı. Onu da yaktı, beni de yaktı…
Biraz sakinleşince oturup konuşmaya başladık. Ne yapmalıydık, nereden başlamalıydık? Yapılacak çok iş, gidilecek çok yer vardı.
O sabahtan sonra hayat benim ve oğlum için yeniden başladı. Uzun süren özel eğitim süreci, özel dersler, konuşma terapisi, duyusal entegrasyon derken o kadar çok kişi ve yer tanıdım ki.
Şimdi mi… Şimdi oğlum 4 yaşında. Hala yaşıtları ile arasında bazı farklar var. Onun için planladığım birçok şeyi hala hayata geçiremedim belki ama ona ikinci bir hayat verdim.
Bu öykü Çocuk Gelişim Uzmanı Emine Ergün’ün Anne Çocuk Öyküleri kitabından alıntıdır.
İlk Yayın Tarihi: 19 Kasım 2015 @ 20:30
Yazar: Çocuk Glş. Uzm. ve Aile Dnş. Emine Ergün
Çocuk Gelişimi Uzmanı, Aile Danışmanı | Ayrıntılı Biyografik Bilgi için Tıklayınız!