Günümüzde Çalışan Anne Olmak Yazar: Uzman Psikolog Sezen Erem -
Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakika 19 Saniye Çocuğu Daha Fazla Sevmek Daha Yakın Olmayı Gerektirmiyor
Bu durumda daha fazla önem kazanan ikinci konu ise çocuğun otonomisi ve anneden bağımsızlaşması olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu konu temel bir annelik paradoksu olarak ayrı bir yazı konusu olmayı hak ediyor. Sadece çalışan annenin değil her annenin çocuğu daha mutlu olabilsin diye ondan ruhsal olarak mesafe almayı ve bu mesafeyi tam kararında kılabilmeyi başarması gerekiyor. Bir başka deyişle çocuğu daha fazla sevmek onunla daha yakın olmayı gerektirmiyor. İşte bu mesafeyi ayarlama meselesi zaten zor ve karmaşık iken çocukla araya giren fiziksel ve zamansal mesafe meseleyi daha da karmaşıklaştırıyor. Bütün gün çocuğundan ayrı kalmanın verdiği özlem ve bilinçdışı suçluluk duyguları bu sefer annenin çocuğun ruhsal otonomisini çiğnemesine sebep olabiliyor.
Anne Var/Anne Yok
Çalışan annenin üstüne düşen bir diğer görev ise annenin var ve yok olduğu zaman dilimleri arasındaki salınımı çocuğa tanıtmak ve fiziken yanında bulunmadığı zamanları tanımlamak ve planlamak oluyor. Anne kendisi varken çocuğun bakımını yerine getirdiği gibi yokken de bunların nasıl, ne şekilde kim tarafından yapılacağını planlamak ve yönetmek durumunda kalıyor. Anne bu sorumluluğu taşıyabildiği, başka bir deyişle çocuğunu aklında taşıyabildiği ve diğer bakım veren kişilerle uyum sağlayabildiği ölçüde çocuğun bu salınımı kavraması ve güvende hissetmesi daha kolay oluyor.
Bütün bunların ötesinde annenin taşıma kapaitesini sürekli arttırması ve bu kapasiteyi canlı tutabilmesi için kendi ruhsal dünyasına yatırım yapması, eşi ve sosyal çevresinden gereken desteği alması ve bir birey olarak kendi ihtiyaçlarını gözetmesi ise en önemli ve çoğu annenin en kolay ihmal ettiği nokta oluyor. Oysa yolcu uçaklarında bile bize hatırlatılan temel gerçek oksijen maskesini annenin önce kendisine sonra çocuğuna takmasıdır. Kendi yeterli “oksijen” alamayan anne çocuğuna da bunu sağlayamayacaktır.
Esen kalın, sağlıkla kalın…
İlk Yayın Tarihi: 16 Aralık 2015 @ 16:07
Çocuğu Daha Fazla Sevmek Daha Yakın Olmayı Gerektirmiyor
Bu durumda daha fazla önem kazanan ikinci konu ise çocuğun otonomisi ve anneden bağımsızlaşması olarak karşımıza çıkıyor. Aslında bu konu temel bir annelik paradoksu olarak ayrı bir yazı konusu olmayı hak ediyor. Sadece çalışan annenin değil her annenin çocuğu daha mutlu olabilsin diye ondan ruhsal olarak mesafe almayı ve bu mesafeyi tam kararında kılabilmeyi başarması gerekiyor. Bir başka deyişle çocuğu daha fazla sevmek onunla daha yakın olmayı gerektirmiyor. İşte bu mesafeyi ayarlama meselesi zaten zor ve karmaşık iken çocukla araya giren fiziksel ve zamansal mesafe meseleyi daha da karmaşıklaştırıyor. Bütün gün çocuğundan ayrı kalmanın verdiği özlem ve bilinçdışı suçluluk duyguları bu sefer annenin çocuğun ruhsal otonomisini çiğnemesine sebep olabiliyor.
Anne Var/Anne Yok
Çalışan annenin üstüne düşen bir diğer görev ise annenin var ve yok olduğu zaman dilimleri arasındaki salınımı çocuğa tanıtmak ve fiziken yanında bulunmadığı zamanları tanımlamak ve planlamak oluyor. Anne kendisi varken çocuğun bakımını yerine getirdiği gibi yokken de bunların nasıl, ne şekilde kim tarafından yapılacağını planlamak ve yönetmek durumunda kalıyor. Anne bu sorumluluğu taşıyabildiği, başka bir deyişle çocuğunu aklında taşıyabildiği ve diğer bakım veren kişilerle uyum sağlayabildiği ölçüde çocuğun bu salınımı kavraması ve güvende hissetmesi daha kolay oluyor.
Bütün bunların ötesinde annenin taşıma kapaitesini sürekli arttırması ve bu kapasiteyi canlı tutabilmesi için kendi ruhsal dünyasına yatırım yapması, eşi ve sosyal çevresinden gereken desteği alması ve bir birey olarak kendi ihtiyaçlarını gözetmesi ise en önemli ve çoğu annenin en kolay ihmal ettiği nokta oluyor. Oysa yolcu uçaklarında bile bize hatırlatılan temel gerçek oksijen maskesini annenin önce kendisine sonra çocuğuna takmasıdır. Kendi yeterli “oksijen” alamayan anne çocuğuna da bunu sağlayamayacaktır.
Esen kalın, sağlıkla kalın…
İlk Yayın Tarihi: 16 Aralık 2015 @ 16:07