Çocuklar Uzaklaşırken El Sallayabilmek; Bir Anne ve Kızının Hikayesinden Bir Kare Yazar: Uzman Psikolog Sezen Erem -
Tahmini Okuma Süresi: 2 Dakika 16 Saniye Ben depresyon belirtilerini anlattıkça anne Zeynep hanım kafa sallıyor, sıklıkla iç geçiriyordu. Küçük Nazlı ise sıklıkla oturduğu yerde huzursuzlansa da annesinin kucağından hiç inmiyordu. Seminer bitti, sorulara geçildi, ilk söz alan birkaç kişinin ardından Zeynep Hanım söz aldı. Yaşından oldukça büyük görünüyordu oysa henüz 30 yaşında bile değildi. “Siz anlatırken sanki beni anlatıyorsunuz gibi geldi” diyerek yaşadıklarını tarif ediyordu, anne ve babasını küçük yaşlarda kaybetmişti, çok genç yaşta görücü usulüyle kendi fikri sorulmadan evlendirilmişti. İlk yıllarda yine fazla bir sıkıntısı olmadığını, bir çocuk sahibi olmayı çok istediğini, Nazlı’yı dünyaya getirmeden önce bir kez düşük yaptığını, o dönemde de çok üzülmesine rağmen bir süre sonra atlatabildiğini anlattı. Daha sonra Nazlı dünyaya geldiğinde çok mutlu oluştu, sağlıklı bir evlat sahibi olmak en çok istediği şeydi. Nazlı da uyumlu, sakin bir bebekti, annesini fazla üzmeden büyümüştü, sanki annesinin hayat kaynağıydı. Sonra ne olduysa uykusuzluk, ağlama nöbetleri, karamsarlık ve diğer depresyon belirtileri başlamıştı. Sanki dünya yıkılmış Zeynep Hanım altında kalmış gibi hissediyordu. Annesizlik ve babasızlığımı ilk kez bu kadar çok hissettim diyordu. Bu sıkıntıları belki biraz hafifler diye düşünerek Nazlı’yı kreşe yazdırmış, onu da sürdürememişti. Sizce Zeynep Hanıma ne olmuştu?
Zeynep Hanıma belirtilerin ne zaman başladığını tahmin edebildiğimi söyledim, Nazlı’nın tuvalet eğitimini kaç yaşında aldığını bunda gecikme olup olmadığını sordum, yanıt tam beklediğim gibiydi. Nazlı tuvalet eğitiminde çok zorlanmış ve 3 yaşını geçinceye kadar geceleri bezlenmişti. Ve elbette ki belirtilerin başladığı dönem de bu dönemdi. Zeynep Hanımın hikayesini ayrıntılı olarak bilmiyoruz ancak anne ve babasının yokluğu, evliliğinde doyumsuzluk yaşaması gibi birçok etmen onun depresyonunu hazırlamıştı. Ama bunu tetikleyen belki de bütün umutlarını, sevgisini, yatırımını yüklediği kızı büyümek ve annesinden mesafe almak için ilk adımı atması gerektiğinde onunda yalnızlık ve karamsarlık hislerini tetiklemişti. Bir başka bakış açısından Zeynep Hanım bir kez daha terk edilmişti. Sonrası zaten tanıdık hikaye bu çocuk beni bırakmıyor diye pedagoglarla yapılan “faydasız” görüşmeler ve annesinin kucağından inmeyen bir kız çocuğu…
Zeynep Hanıma Nazlı kendisinden ayrılıp bir genç kız olma yoluna girmeden kendi ruhsal dünyasını temizleyip arındırmasını, önce kendisi için profesyonel yardım almasını önererek ve ikna ettiğimi düşünerek onlardan ayrıldım. Umarım ben giderken arkamdan birlikte el salladıkları gibi Nazlı annesinden uzaklaşıp sosyal dünyaya, okula doğru ilerlerken annesi de arkasından el sallamayı başarabilmiştir.
Esen Kalın!
Uzm. Psikolog Sezen Erem
Ben depresyon belirtilerini anlattıkça anne Zeynep hanım kafa sallıyor, sıklıkla iç geçiriyordu. Küçük Nazlı ise sıklıkla oturduğu yerde huzursuzlansa da annesinin kucağından hiç inmiyordu. Seminer bitti, sorulara geçildi, ilk söz alan birkaç kişinin ardından Zeynep Hanım söz aldı. Yaşından oldukça büyük görünüyordu oysa henüz 30 yaşında bile değildi. “Siz anlatırken sanki beni anlatıyorsunuz gibi geldi” diyerek yaşadıklarını tarif ediyordu, anne ve babasını küçük yaşlarda kaybetmişti, çok genç yaşta görücü usulüyle kendi fikri sorulmadan evlendirilmişti. İlk yıllarda yine fazla bir sıkıntısı olmadığını, bir çocuk sahibi olmayı çok istediğini, Nazlı’yı dünyaya getirmeden önce bir kez düşük yaptığını, o dönemde de çok üzülmesine rağmen bir süre sonra atlatabildiğini anlattı. Daha sonra Nazlı dünyaya geldiğinde çok mutlu oluştu, sağlıklı bir evlat sahibi olmak en çok istediği şeydi. Nazlı da uyumlu, sakin bir bebekti, annesini fazla üzmeden büyümüştü, sanki annesinin hayat kaynağıydı. Sonra ne olduysa uykusuzluk, ağlama nöbetleri, karamsarlık ve diğer depresyon belirtileri başlamıştı. Sanki dünya yıkılmış Zeynep Hanım altında kalmış gibi hissediyordu. Annesizlik ve babasızlığımı ilk kez bu kadar çok hissettim diyordu. Bu sıkıntıları belki biraz hafifler diye düşünerek Nazlı’yı kreşe yazdırmış, onu da sürdürememişti. Sizce Zeynep Hanıma ne olmuştu?
Zeynep Hanıma belirtilerin ne zaman başladığını tahmin edebildiğimi söyledim, Nazlı’nın tuvalet eğitimini kaç yaşında aldığını bunda gecikme olup olmadığını sordum, yanıt tam beklediğim gibiydi. Nazlı tuvalet eğitiminde çok zorlanmış ve 3 yaşını geçinceye kadar geceleri bezlenmişti. Ve elbette ki belirtilerin başladığı dönem de bu dönemdi. Zeynep Hanımın hikayesini ayrıntılı olarak bilmiyoruz ancak anne ve babasının yokluğu, evliliğinde doyumsuzluk yaşaması gibi birçok etmen onun depresyonunu hazırlamıştı. Ama bunu tetikleyen belki de bütün umutlarını, sevgisini, yatırımını yüklediği kızı büyümek ve annesinden mesafe almak için ilk adımı atması gerektiğinde onunda yalnızlık ve karamsarlık hislerini tetiklemişti. Bir başka bakış açısından Zeynep Hanım bir kez daha terk edilmişti. Sonrası zaten tanıdık hikaye bu çocuk beni bırakmıyor diye pedagoglarla yapılan “faydasız” görüşmeler ve annesinin kucağından inmeyen bir kız çocuğu…
Zeynep Hanıma Nazlı kendisinden ayrılıp bir genç kız olma yoluna girmeden kendi ruhsal dünyasını temizleyip arındırmasını, önce kendisi için profesyonel yardım almasını önererek ve ikna ettiğimi düşünerek onlardan ayrıldım. Umarım ben giderken arkamdan birlikte el salladıkları gibi Nazlı annesinden uzaklaşıp sosyal dünyaya, okula doğru ilerlerken annesi de arkasından el sallamayı başarabilmiştir.
Esen Kalın!
Uzm. Psikolog Sezen Erem